Yine Erdoğan, yine etkileyici ses tonuyla tüyleri diken diken eden şiirli bir reklam. Ancak şiirinin kalitesi düşmüş, kendi siyasi düşüşünün habercisi.
Bu reklamın AKP'nin seçim kampanyasının bir parçası olduğu ve Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlık ilkesini çiğnediği yönündeki haklı ama güçsüz eleştirileri, hukukun güçler dengesinin sonunda kurulan bir denge olduğunu hesaba katmayan; hukuku sırf "iyi bir şey" diye herkesin uyması gereken kurallar bütünü olarak kabul eden sosyal bürokratlara bırakıyorum.
Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçiminde Sezai Karakoç'un şiirini kullanmıştı. Açıkçası çok sevdiğim bir şiirdir ve dinlerken rahatsız da olsam tüylerim diken diken olmuştu (soL'dan "Erdoğan'ı dinlerken tüyleri diken diken olmuş" haberi beklerim). Gerçek bir muhalefet karşısında fikriyle beraber şiiri de gerilemiş. "Hizmet" ve "istikrar" vurgusundan "vatan" vurgusuna geçilmiş, ama en bayağı biçiminde. Sezai Karakoç'tan Arif Nihat Asya'ya, "Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır"dan "bizi sen vatansız bırakma Allahım"a.
Sezai Karakoç sevenlerin, Arif Nihat Asya resmi törenlerin şairidir: İlkokullarda ve askerde okunan "Seni selamlamadan uçan kuşun/Yuvasını bozacağım"ın şairi. Karakoç "sevgili"ye hitap eder, Asya "kahraman"lara. Karakoç sürgündür, baharları mezarlardan yükseltir. Asya önce kuşların yuvasını bozar, sonra kendisini vatansız bırakmaması için Allah'a dua eder. Bu imgeden yoksun şiirin, fikren aşamayacağı bir sığlık düzeyidir.
Mesela Mehmet Akif Ersoy için aynı şey söylenemez. Elbette o da milliyetçidir ama imgelerinin gücü onu fikri bir derinliğe taşır. "Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak" ifadesi, "Bizi vatansız bırakma Allahım" yakarışından katbekat kuvvetlidir. İlkinde vatan, ocağın tüttüğü yer -kaldı ki Mehmet Akif sürgün yaşadı-; ikincisinde vatan, kurtarmaları için kahramanların beklendiği yer.
Neticede, iyi bir şiirde, kendi fikrinin üstünde bir fikir vardır. (Resmileşmediği sürece sevilebilir).
Bu şiir, Erdoğan'ın siyaseten düşüşünün belgesidir, kahramanlara seslenilirken konu Erdoğan'a bağlanır. Şiirin ve siyasetin düştüğü yer faşizmdir. "Bizi vatansız bırakma Allahım" derken kendisi çıkıyor, Erdoğan Çanakkale şehitlerinden el alıyor, seyirciye de Allah'ın bizi Erdoğansız bırakmamasını istemek kalıyor.
Erdoğan kendi gücünü göstererek gücünü korumaya çalışıyor, gücünün güç gösterisinden başka sığınağı kalmadı, kendisi olmayan bir vatanı imkansızlaştırıyor. Şiirli video da bunun tescilidir. Kendi düşüşünü düşünülemez hale getirmeye çabalıyor. Erdoğan konuyu "hizmet" ve "istikrar"dan buraya getirdiyse tam da başka ihtimaller gündeme geldiğindendir. Ancak bu geçişi görüp ona göre konumlanmamız gerek. Sesindeki faşist ton yükseliyor, gücün güçten başka dayanağı kalmadığında başka bir yol kalmıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder