"Biz Marksizmi entellektüel gevezelik ve dünya devrimci hareketinin
trafik polisliğini yapmak için okuyup öğrenmiyoruz. Biz dünyayı
değiştirmek için, dünyanın Türkiye'sinde devrim yapmak için Marksizmi
öğreniyoruz!"
Rojava'ya bakıp bakıp "ama"larla konuşanları,
kendince öğüt verenleri görünce aklıma Mahir'in bu sözleri geldi. Bu
sözler "Çin mi doğru, Sovyetler mi?" gibi tartışmaların ortasında
söylenmişti. Şimdi de Rojava, devrimini can havliyle savunurken,
"Kürtler şu noktada geçsin, şu noktada
dursun, şunu yapsınlar ama bunu yapmasınlar" diyengiller türüyor.
Devrimcilik adına Kürtlerin eksiklerini, hatalarını arayanlar "Onlar da
Esad'a karşı çıkmadı ama" diyen kadrolu AKP uzmanlarına benziyor. Ne
diyor AKP uzmanları: "Suriye'de Kürtlerin nüfus cüzdanları bile yoktu".
Bu sözleri sarf ederek şu denmek isteniyor: Karnın açken neden ekmeğe
razı gelmedin de bizimle aynı yemekleri tatmak istedin? Evet, Kürtlerin
kimlikleri yoktu ama sadece buna karşı çıkmakla yetinmeyip kendilerini
yönetmek istiyorlar. İki tarafta da milliyetçi bir hazımsızlık, düne
kadar hiç olanların bizimle gerçek bir eşitlik istemesi karşısında
duyulan hazımsızlık var.
Bugün, Rojava'da devrim olmuyormuş gibi
davranarak devrimci olunamaz. Türkiye hükümetinin Rojava devrimini
boğmayı amaçladığını görmeden devrimci olunamaz. Devrimci olmak için
önce milliyetçiliğimizi -kendimizi içten içe üstün görmemizi sağlayan ne
varsa onu- yok etmemiz gerekiyor. Devrimleri o güne kadar hiç olan;
belki nüfus cüzdanları bile olmayan, belki tek ekonomik faaliyetleri
kaçakçılık olan, belki hayatını yasadışı bir şekilde kazanan veya bütün
hayatları yasadışı olanlar yapar; seçkinler değil. Devrimi, gerçekten
devrime ihtiyacı olan insanlar yapar. Bunu hazmetmeden, bir hiç olan
insanların önünde boyun eğmeden devrimci olunamaz. Devrimci olmak için
önce devrimi ihtiyacımız haline getirmemiz, çıkarlarımızı gerçekten
devrime ihtiyacı olan insanlarla ortaklaştırmamız gerekir. Çünkü, bizim
de devrime ihtiyacımız var.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder