Neden Adalet Yürüyüşü’nü sosyalistler başlatamadı da Kılıçdaroğlu başlattı? Çünkü sosyalistler başlatamazdı. Çünkü biz sosyalistler, kendimizi küçük sosyalist örgütler toplamından başka bir şeye dönüştüremedik, örgütsüz olanlarımız dahil (belki en çok örgütsüz olanlarımız). Kılıçdaroğlu Adalet Yürüyüşü’nü basit ve birleştirici Adalet sloganının altında birleştirmeyi başardı. Sosyalistler başlatabilseydi böyle bir eylem, bir talebin değil çok sayıda örgütün eylemi olurdu, eylem alanı çeşitli örgütlerin bayraklarıyla donanırdı. Çok sayıda bayrak, sembolize ettikleri çeşitli siyasi çizgilerden herhangi birine yakınlık duymayan nüfusun büyük kesimi için sadece kendini eyleme ait hissetmemenin aracına dönüşürdü. Halbuki Adalet gibi tek bir sözden oluşan bir bayrak, AKP ve MHP’lilerin bile konuyu bu eksende ele almasını sağlayabiliyor. Aynı referandum sürecinde sürekli “tek adama hayır” denmesinin yarattığı güç gibi sürekli “adalet istiyoruz” demek de, söyleyen kişilere tamamen burun bükenlerde bile bir etki bırakır.
Biz sosyalistler demokrasinin içeriğini, yani insanların eşitliğini savunuyoruz. Demokrasinin içeriğine sahip çıkmayan ve çıkamayacak olan CHP ise Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü nezdinde demokratik bir biçimi, aynı talebi savunan herkese açık bir eylem çizgisi kurmayı başardı. CHP’li milletvekilleriyle HDP’lilerin eşit olduğunu bile savunamayan CHP, CHP’li olmayanların da katılabileceği bir eylem çizgisi üretti, her insanın eşit olduğuna inanan biz ise sosyalist olmayanların katılabileceği bir eylem çizgisi üretemiyoruz.
Dünya yeniden kuruluyor, Türkiye yeniden kuruluyor, biz yokuz. Tüm dünyada sağ radikalleşiyor/hırçınlaşıyor, sol merkezileşiyor/uysallaşıyor, bu asimetri gitgide büyüyor. Türkiye’nin kitleselleşen ilk devrimci kuşağı siyasi program tartışırdı, Milli Demokratik Devrim-Sosyalist Devrim tartışması çok ciddi bir tartışmaydı; iki ayrı program ve bunlara uygun mücadele yöntemleri, ittifaklar politikası oluşturma anlamına geliyordu. Şimdi kimsenin programı yok, bir program tartışması yok.
İyi bir matematik öğrencisinin, bir problemi nasıl çözdüğünü unutsa da yeni bir yoldan çözebileceği gibi, biz sosyalistler geçmiş çözüm yollarını unutup eşitsizlik sorununu başka yollardan da çözebilmeye cesaret edebilir miyiz? Devrimcilik, bağlı oldumuz yapıları yıkıp yeniden kurmayı gerektiriyor olamaz mı? Siyasi program tartışmasına girmek gerekmiyor mu? Yeniyetme sosyalistlerin ilk sorduğu sorudaki gibi “Neden bir araya gelinmiyor?” demiyorum; bu soru, bir araya gelmelerin ve gelmemelerin ciddiyetsizliğini vurgulamak açısından doğru, birlikten mutlaka kuvvet doğacağına inancı açısındansa yanlış görünüyor. Ciddi bir siyasi program tartışmasının açılmasını ve her bir siyasi ayrımın ciddiyetle ele alınmasını istiyorum.
Bu sorun bütün bir araya gelmeler ve gelmemeler için geçerli; bunun üç örneği HDP, Haziran Hareketi ve Hayır Meclisleri. Ciddi bir tartışma olmayınca birbirini farklı zanneden bu üç yapı birbirine dönüşüyor, her biri örgütlerin anlaşarak kurduğu ve bunların çevresinde kümelenen çok az sayıda örgütsüz bireyden müteşekkil örgütlere dönüşüyor. Tek bir partinin hizipler üzerinden kurulmaması gerektiği gibi, toplumun geniş kesimine hitap etme iddiası olan bu örgütlenmelerin de farklı hiziplerden oluşmaması gerektiği konuşulamıyor bile.
30 Haziran 2017 Cuma
29 Haziran 2017 Perşembe
Dokunulmazlık konusunda doğru bir söz söylendi mi?
CHP, milletvekilliği dokunulmazlıkları konusunda çok yanlış tavır aldı. Adalet yürüyüşüne eleştiriye bir sebep sayılıyor hala bu. Peki HDP? Onun tavrı doğru muydu? HDP de milletvekilliği dokunulmazlığını kaldırmanın demokratik bir adım olduğu yanılgısına kapılmadı mı? Milletvekili dokunulmazlığını "demokratik" bir şekilde kaldırmanın, her milletvekilinin aynı şekilde yargılanmasını sağlamanın demokratik bir adım olduğunu düşünerek hareket etmedi mi? CHP'nin "anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz" dediği düzenlemeye bu eksende, her milletvekilinin aynı şekilde yargılanabilmesinin gerektiği şeklinde eleştiri getirmedi mi? Halbuki bu çizgi yanlıştı. Söylenmesi gereken, "yürütmenin dokunulmazlığını kaldırmayacaksanız yasamanınkini kaldırmak yanlıştır, yasamayı güçsüzleştirir" olmalıydı. Bakanlar ve cumhurbaşkanı dokunulmazsa milletvekiline neden dokunuluyor, olmalıydı. Basit bir polis memuru bile dokunulmazken siz neden milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırıyorsunuz, olmalıydı. Bu sözün tekrar tekrar söylenmesi, bunun cumhurbaşkanı darbesinin bir parçası olduğunu açığa çıkararak CHP'yi böyle bir düzenlemeye destek olmaması için daha fazla baskı altına alabilirdi. Hatta aynı hayır kampanyası gibi MHP'de ve AKP'de bile izleri görülürdü. Sorun CHP'nin neden yanlış adım attığı değil, bizim neden CHP'yi ve daha fazlasını doğru bir adım atmaya zorlayacak siyaseti geliştirmemiş olduğumuz.
16 Haziran 2017 Cuma
Özeleştiri gerekliliğini örtmenin yolu: CHP eleştirisi
Sol, CHP eleştirileriyle özeleştiri yapma gereğini örtüyor. CHP eleştirisi yaparak CHP'yi besleriz, özeleştiri yapalım kendimizi besleyelim. Ancak, özeleştiri yapılırsa buna uygun olarak kendini gözden geçirmek, hareket tarzını yeniden yapılandırmak gerekir. Sorun CHP'nin iki gün önce eyleme geçmiş olması değil, sürekli eylem yapan solun hareket tarzında kitleselleşmeyi neden hiç gözetmediği? Sol insanlara kahraman olmanın gerekmediği bir eylem tarzı vaat edebildi mi? CHP bu açığı gördü, yapması gerekeni yaptı, harekete geçti. Halkın katılımını gözeten, daha yumuşak hareket tarzlarının savunucularına burun büken solcular, CHP'nin yanında yürümek veya hiç yürüyememek dışında bir şans bulamayabilirler bugün olduğu gibi. CHP'den önce sol bu tarz (yapabileceği tarzda) bir eylemi hayata geçirmeliydi. Ama yapılamadı, çünkü biçimde radikalleşme içerikte radikalleşememenin üzerini örtüyor sadece. "Fethullahçı olması bile fark etmez, işçiyi işinden atamazsınız, biz her emekçinin savunucusuyuz," diyecek cüreti gösteren bir sol yok, o yüzden biçimde radikalleşilmek zorunda kalınıyor.
14 Haziran 2017 Çarşamba
CHP vekilinin tutuklanması
HDP'li vekillerin tutuklanması yasama dokunulmazlığının savunulamamasının sonucuydu. Bir CHP'li vekilin tutuklanması bunun bir adım ötesinde, merkez siyasetin radikalleştirilmesine ilişkin bir adım. Bu, AİHM'in iki gün önce verdiği kararıyla hükümete cesaret vermesinin sonucu: AİHM, (Anayasa Mahkemesi'nin bile "OHAL'de KHK denetlenemez" dediği bir ülke için) "iç hukuk yolları tükenmedi" diye üyelerini hükümetin seçeceği OHAL komisyonunu adres gösterdi.
Kabul ettiği ilkelerin hayata geçmesinden korkan AB, kendi gücünü sınırlayan her ilkeyi reddeden AKP Genel Başkanı Erdoğan'la tam bir uyum içinde. Liberaller AB'nin bir dokunuşta Türkiye'yi bir hukuk devleti yapacağını umuyordu, gerçeklik bu olmadı. Türkiye gibi AB'nin de kanunlarını uygulaması için bir basınç oluşturmak gerektiği ortaya çıktı. Türkiye'yi değiştirme mücadelesi sadece Ortadoğu'yu değil AB'yi de değiştirme mücadelesi. Türkiye sana söylüyorum, AB sen işit: Kanunları uygula!
Kabul ettiği ilkelerin hayata geçmesinden korkan AB, kendi gücünü sınırlayan her ilkeyi reddeden AKP Genel Başkanı Erdoğan'la tam bir uyum içinde. Liberaller AB'nin bir dokunuşta Türkiye'yi bir hukuk devleti yapacağını umuyordu, gerçeklik bu olmadı. Türkiye gibi AB'nin de kanunlarını uygulaması için bir basınç oluşturmak gerektiği ortaya çıktı. Türkiye'yi değiştirme mücadelesi sadece Ortadoğu'yu değil AB'yi de değiştirme mücadelesi. Türkiye sana söylüyorum, AB sen işit: Kanunları uygula!
Kaydol:
Yorumlar (Atom)