26 Nisan 2017 Çarşamba

Topluma yön veren bir terör eylemi: Ayşe Öğretmen'e ceza

Bu kadın, insanların yanlış bulacağı sözler söylediği için değil, kimsenin yanlış bulamayacağı sözler söylediği için cezalandırılıyor. Programda sözleri alkışlandı çünkü alkışlanacak sözler söyledi. Bu ceza, Ayşe Öğretmen üzerinden topluma verilmiş bir mesaj, bir terör (tedhiş, yıldırı) eylemi. Beyaz'ın pozisyonu tipik, "doğru söylüyor" diye alkışlattıktan sonra hükümetten tepki gelince "yanlış söylemiş, oyuna geldim" demeye başladı. Toplum fikirlerle değil cezalandırılmalarla yönlendiriliyor. İnsanlar yanlış yaptığı için cezalandırılmıyor, cezalandırılarak yanlış yaptığı ispat edilmeye çalışılıyor. Yanlış manlış yok. Ayşe Öğretmen haklıydı, haklı

Ayşe Öğretmen'e hapis cezası

17 Nisan 2017 Pazartesi

Hayır bir cevap değildi, soruyu reddetmekti

Referandumdan önce dediğimi tekrarlıyorum: Yasadışı baskı koşullarında sorulan "Yasadışı baskı koşulları yasallaşsın mı?" sorusu meşru değildir. Meclisteki oylamadan cumhurbaşkanının tarafsızlığı ilkesinin açıkça ihlal edilmesine kadar tamamen yasadışı bir süreç yaşandı, yasadışı sorunun yasal cevabı olmaz. #hayır bu soruya verilmiş bir cevap değildi, bu soruyu reddetmekti. Bu yüzden hayır çıksa "her şey olduğu gibi devam edecek"ti zaten, referandum iptal olmuş olacaktı yani. Hukuki olarak hiçbir şey değişmeyecek ama toplumsal olarak değişecekti, hayır sonucunun korkulan yanı da buydu. Hayır'ın görünmesiyle bile toplumsal olarak bir şeyler değişti aslında. Yoksa, her halükarda, bu referandumun tek meşru sonucu referandumun iptal edilmesi. 

Seçim hileleri bu durumun sebebi değil sonucu. OHAL koşullarında, milletvekillerinin tutuklu olduğu bir mecliste yapılan rejim değişikliği önerisiyle, yasanın açıkça çiğnenmesi ve gizli oy ilkesinin ihlal edilmesiyle başladı zaten tüm süreç. Sonra da "FETÖ'cülükle suçlanmayalım" diye Erdoğan'ın her sözünü emir telakki eden yargı kurumları, YSK ve tüm devlet kurumlarıyla devam etti. Hukuki itirazlar da bu yüzden bir şey değiştirmeyecektir ama işin ucunu -sadece hukuki olmadığını hiç unutmamak kaydıyla- bırakmamak çok önemli.


Türkiye, ders kitaplarında okutulan anayasanın toplumsal bir uzlaşma üzerinde kurulması iddiasını açıkça terk etti. Toplumun yarısının rızası olmadan yürürlüğe giren metin bir anayasa değil hükümet beyannamesi. Buna göre hareket edeceğiz. Yürünecek yol oldukça yürüyeceğiz. Yürünecek yol var.

13 Nisan 2017 Perşembe

Referandumdan önce son söz: Hayır kazanmıştır!

Şunu not düşmüş olayım: Hayır kazanmıştır! Bunu evet veya hayır çıkacağından bağımsız olarak söylüyorum. Hayır'ın sesi hiç çıkmasaydı %60'ın üzerinde evet çıkması mümkündü, özellikle İstanbul'da yükselen #hayır, önümüzde tek seçenek olmadığını gösterdi. İlk baştaki umutsuzluk, bildiri uzatılınca "hayır diyeceğim ama evet çıkar"lar yavaş yavaş "ben zaten hayır diyorum"a ve en son "tabii ki hayır"a, "kazanacağız di mi?"ye dönüştü. Biraz arkamızda bir çocuk reklam bildirilerini insanlara "hayırlı sabahlar" diye uzatmaya başladı en son ve bu taktiği tuttu:) İki ay içindeki bu değişimi bizzat, neredeyse her gün çeşitli şekillerde hiç tanımadığım insanlarla hayır'ı konuşurken gözlemledim. Önce "hayırlı sabahlar"a farklı kesimler de gülümsemeye başladı, bu daha sonra yukarıda da yansımasını buldu: Etyen Mahçupyan ve Fehmi Koru açıkça hayır diyeceklerini söyledi (Abdullah Gül de Fehmi Koru'ya söyletti.) 

Erdoğan'ın "hayır diyenler terörist" sözünün tutmaması ve "biz hiç terörist demedik" sözüne çark etmesi de hayır'ın sahipsiz olmadığının ispatı. 


En başta, hayır'ın çıkacağına inandığımızdan değil, başka hiçbir seçeneğimiz kalmadığından yüksek sesle hayır dedik aslında. Bu eylem kendi umudunu üretti. 15 Temmuz'dan sonra biz de Erdoğan'a "he" demekten başka seçenek kalmadığını, toplumun sindiğini düşünüyorduk. Gördük ki toplum sinmemiş. %50 +1-1'le kazanılacak veya kaybedilecek bir referandum var önümüzde. Hayır çıkacağına inanıyorum ben ama olmayabilir de. "Evet" çıksa da "hayır" çıksa da bu toplum sinmedi, hayır'ın bir sahibi var ve ne çıkarsa çıksın toplum bu kadar kutupsallaştırmayla yönetilemez. Ne çıkarsa çıksın, yürünecek yol var, 15 Temmuz Suistimali'yle toplum sinmemiş. Doğrudur, Erdoğan evet çıksa da hayır çıksa da durmayacak, bizim de yürünecek yolumuzun olduğunu bilmek önemli.