26 Aralık 2014 Cuma

Satanizm operasyonu: 28 Şubat'ın unutulan yüzü

1999'daki Akmar baskınları- satanizm operasyonları da tipik bir 28 Şubat operasyonuydu, herkes bu faslı unutmuş gibi. Tipik 28 Şubat yöntemi, medyayla polisin organik bileşimi: Önce suç unsuru barındıran bir haber bulunur, sonra bunun üzerinden temsili bir düşman, uçta bir karakter resmedilir (sarıklı-cübbeli-tarikatçi veya siyah tişört giyen uzun saçlı gençler). Aşırılıkları gösteriliyor gibi yapılır ama esasında bu bir eğitimdir: "Gençler, zikir yapmakmış, abuk subuk tişört giymekmiş, bunlar aşırılık, siz bunlara benzemeyin akıllı olun". Polis operasyon yapar ama suç delili aramak için değil, olumsuz bir imaj üretmek içindir bu -Manson'ın aşağıdaki resminin suç delili niteliği yok, ama polisin aradığı tam da budur.
Bu yöntem -insanları değil imajları tutuklama- 28 Şubat sürecinde en mükemmel haline ulaştırıldı ve bugüne kadar kesintisiz kullanıldı. Medya ve polis de mükemmel ortaklığına bu yöntemle kavuştu. 

 
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/237259/1999-akmar-baskini?utm_source=facebook&utm_medium=referral&utm_campaign=player_info 



11 Aralık 2014 Perşembe

AVM'ler tatil olacak mı?

Pazar günleri AVM'lerin işlemesini yasaklayacak düzenleme konuşuluyor TV'de, bu uygulamanın esnafın yararına olacağı söyleniyor. Tartışmada ilginç olan şey, kimsenin AVM'de çalışanları hesaba katmaması. 3 taraf var: büyük tüccar sözcüsü AVM'ler açık kalsın, diyor; biri esnafa zararlı, kapansın, diyor; 3.'sü de AVM'ler çok çirkin, diyor. Emek cephesi açısındansa mesele, sadece AVM'de çalışanların meselesi değil , tatil günlerinin artırılması, dinlenme ve eğlenmenin çalışanların hakkı olarak tanımlanması.
Tüm çalışma düzeni, çalışanların daha az çalışacağı şekilde organize edilmeli, emek cephesi açısından mücadele bu. Kazandığımız 3 kuruşu feda etmeden kafayı dinlemek istiyoruz. "Parayı bastırırsam istediğimi alırım"ın yerini "acil bir ihtiyacın yoksa bekleyeceksin" alsın, diyoruz. Bu herkesin hoşuna gitmeyecek, ama tatile ihtiyacımız olduğunu topluca delirdiğimiz gün herkes anlayacak ve o gün tatil için çok geç olacak.


1 Aralık 2014 Pazartesi

Turkcell'in esnaf kampanyası

Turkcell'in "haydi esnafa" kampanyası ilginç geldi. Gezi'nin ardından çıkan hareketlerden biri de "Beyaz yakalılar bişi yapsa" isimliydi. Bu hareketin başlangıç noktası "esnaf dostum" lafzıyla AVM'lerden uzaklaşıp esnafa yaklaşmaktı; ihtiyaç sahipleri için esnaflar belirleniyor, insanlar bu dükkanlara yöneltiliyordu filan. Hareketin içinde Turkcell çalışanları çoktu galiba. Bu hareket önce büyüdü, sonra AVM'lere karşı tavırsızlaştı yavaşça, "esnafa da bir iyilik yapalım" kampanyasına dönüştü, içindeki insanlar azalırken Turkcell bu tavrı önce bir kampanyaya dönüştürdü, sonra da kaptı. Bu kampanyanın yaratıcılığı, Turkcell'in soğurmayı becerdiği dinamizminden geliyor. "İyilik" kavramı piyasadan çıkmaz, piyasa "iyilik" üretmez. Ama "iyilik" ve tüm değerler piyasa tarafından kapılabilir, paraya dönüşebilir. Burjuvazi egemenliğini sadece üreticileri ürettiklerinden kopartarak ürünlere el koymak suretiyle tesis etmiyor, fikirleri ve tüm değerleri (iyilik, güzellik, vs.) o fikri/ değeri üretenlerden kopartarak kendine mal etmek suretiyle de bunu yapıyor. Bugün bir yandan şirketlerin doğrudan yaptığı iyilik kampanyaları, diğer yandan profesyonelleşen iyilik olarak yorumlanabilecek STK sektörü bu bağlamda okunabilir. Profesyonelleşmiş iyilik (gerek devlet, gerek STK, gerekse şirket biçiminde), kötücülleşmiş toplumun garantisidir, bizi tüm sorumluluklarımızdan arındırır, sorumsuzluğumuzu örgütler. Genel bir iyilik söylemi sayesinde, mahallelerde iflas eden esnafın kapattığı dükkanlara açılan Turkcell merkezlerine rağmen şirket, büyük sermayeye karşı durmaya çalışan esnafın yanında "iyilik" "komşuluk", "mahalle" söylemleriyle durabiliyor böylece.

Turkcell reklamı: Esnaf seni affeder mi?