Hastaneye gidilmeye niyetlenildiği anda ulaşmanın kolay olduğu hissettiriliyor, 184'e telefon açılarak hemen ertesi güne randevu alınabiliyor, saat ve doktor bilgisi alınıyor. Bunlar sadece kimlik numarasıyla yapılıyor (vatandaş olmak yeterli hissi). Alanına göre 10- 20 dakikada bir yeni hastanın gireceği hesap ediliyor, ekranda isimler çıkıyor, sıranı bekliyorsun. her şey çok güzel... ama bir şekilde sorunlar çıkıyor, çıkabilir hissi var. Ne gibi? Belirlenen süreler kağıt üzerinde durduğu gibi durmuyor. Her çalışan bilir: Hep işleri yetiştirmen istenir ama bu o kadar kolay değildir, hep öngörülmeyen sorunlar çıkar. Diğer yandan çalışanlar bunu başkaları kendisi için çalışırken unutur. Unutmadan yaşamak mümkün değildir.
Hastanede de böyle oluyor. Mesela:
1.Aşağı inip bir röntgen filmi çekinip doktora yeniden uğramak gerekiyor. homurdanmalar: Sırada mıydı, doktorun yakını mı, burada yaşlılar var, vs?
2.184'ten randevu aldık, doktor yerinde yok: Nerede bu doktor?
3.Vezneye ücret ödenecekken makbuz kağıdı bitiyor, arkada da kuyruk uzuyor: Neden işler bu kadar uzun sürüyor? (Bize hızlı hizmet vaat edilmişti)
Daha da uzatılabilecek bu örneklerde doktorlar sağlık personelleri filan haksız bulunabilir, bence önemli olan bu değil. Önemli olan şu: AKP sağlık hizmetini çoğaltmayı/artırmayı vaat ediyor. Bunu nasıl yapıyor: Sağlık personelinin emeğinin verimliliğini artırarak. İşleri sıkıştırıyor, sağlık personelini daha fazla iş yapmaya zorluyor, bakanlık oturduğu yerden bir şema çiziyor: 15 dakikada bir yeni hasta girsin, doktor da hiç odasından çıkmasın. Ne güzel- vaat hükümetten emek personelden. Böylece olumlu intiba hükümete, olumsuz intiba sağlık personeline kalıyor. Bu olumsuzluklar her an fiziksel şiddete de dönüşebilir, dönüşüyor.
Velhasılıkelam, sınıfsal bakış açısı olmadan hiçbir şey doğru anlaşılamıyor, doktor da şöyle yaptıydı, ama hasta da böyle yapmasın denilip duruluyor.
* Bir de şu var. Devlet hastanesine gittim ama orada kredi kartı geçmiyor. Bu ne demek? Yanımda yeterli param olmasaydı kredi kartıyla ödeyebilmek için özel hastaneye gidecektim demek. Tuhaf görünüyor, ama somut gerçek bu. Sağlık hizmeti ticarileşmişken devlet kurumu ticari değilmiş gibi davranıp kredi kartı kullandırmamak, cebinde parası olmayan bazı vatandaşları özel hastanelere yönlendiriyor. Eğer devlet hastanelerinde kredi kartı geçse, piyasada özel hastaneler değerlerinden biraz kaybedecek, devletle rekabet edebilmek için belki fiyatlarını bir birim daha düşürecekti. Piyasa mantığının dışında bir borçlandırma sistemi (eski eğitim kredisi gibi) düşünülemez mi? Düşünülemez. Mümkün olmadığı için değil, özel sağlık hizmetlerinin değerini düşürerek "sektör"ü zarara uğratacağı için.
Sonra ne oluyor? 5 kuruşu olmadığı için çaresizlikten özel hastaneye giden vatandaş gelecek aydan borçlanırken istatistiklere hem Türkiye'nin sağlık politikasında ilerleme hem de ekonomik kalkınmanın görünen yüzü olarak geçiyor (Özel hastaneleri tercih eden vatandaşlar artıyor). Benim gibi nakit paraya ulaşma şansı olan fakirlerin içinde en zengin olanlar ise devlet hastanesine gitmeye devam ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder