Vallahi, diyalektik bir yorum olacak ama, siyasi İslamcılığın uç noktasında İslam karşıtlığıyla buluştuğu da ortada. Mistisizm, dergahlar, tarikatler, vs. İslam tarihi içinde 1400 yıllık düşünme yollarıydı. Kemalizm bu kolektif düşünme yollarını toptan yasaklayan bir hat izledi, böylece İslam'ın ortadan kalkacağını hayal etti. Halbuki dinin ortadan kalkması için bir sebep yoktu, ortadan kalkamazdı, bu kaba materyalizm, nihayetinde de idealizmdi. Zannediyordu ki, dinin hakikat olmadığı ispat edilecek ve biraz da zorlamayla herkes ondan vazgeçiverecek; yanılgı buradaydı. Gerçekte ise Hıristiyanlık özel hayata çekilerek modernleşirken İslam inananlarının yaralarını taşıyarak, çektiği acıları fazlasıyla başkalarına tattırarak, kendi ritüellerine savaş açarak, siyasi bir araca dönüşerek, dünyayı sarsa sarsa modernleşiyor. Kemalistler, farkında olmasa da, Mevlana'yı ve Yunus Emre'yi -onların örgütlenmesini yasaklayarak- yasakladı, hem de onları İslam tarihinden ayırmaya ve sevdiğini anlatmaya çalışırken yaptı bunu. Böylece onları İslam tarihinden ayırmaya çalışan akımlara hizmet etti. İslami düşünüşü yasaklayan rejim, düşünceyi yasaklayan İslami rejimlerle ortaklaştı. Şimdi IŞİD de Kemalizm gibi aradaki 1400 yıllık geleneği reddediyor, ama o geleceğe sıçrayacağını sanan Kemalizmin aksine sahabe dönemine sıçrayacağını sanıyor (hem de bilgisayar ekranlarında kafa kesme görüntüleri yayarken böyle sanıyor). Şimdi hiçbir İslam düşmanının aklından geçiremeyeceğini vaat ediyor: Kabe'i yıkmayı. Ve aslında, İslam karşıtlarının yapamayacağı bu eylemi IŞİD'in yapması mümkün. Çünkü IŞİD insanların ellerinden dinlerini almadan onu yeniden inşa ediyor. Kaba materyalizmin anlamadığı şey, işte tam da buydu: Dinin temeli olan duyguları ortadan kaldıramazsınız (çünkü tanrı değilsiniz) ancak onu yeniden inşa edebilir ve yeniden örgütleyebilirsiniz ve bunu ancak gerçek bir zemin üzerinde yapabilirsiniz.
Allah'ın izniyle Kabe'yi yıkacağız
Dün gece 1:00 sularında Balmumcu'da Hoşsohbet Sokağı'nda bir adamla karşılaştım. Bacak bacak üstüne atmış kaldırımda oturuyordu. Sigara istedi, yok, dedim samimiyetle. Sen, dedi, devrimci sosyalist bir arkadaşsın dedi küt diye (traş mı olsam artık düşüncesi), ben de paranoid şiozfrenim. Doğrudur, dedim. Annem de hasta, dedi, geçmiş olsun, dedim. Benim evim aşağıda hemen, bahçeli, dedi. Ne güzel, dedim. Bu Ekmeleddin İhsanoğlu kazanamaz, dedi, haklısın dedim. Daraltılmış seçimde de AKP 80 sandalye artırır, dedi, bence de dedim. İran dedi, Nijerya'yla berabere kaldı; bakalım Gana ne yapacak, bahis oynadım. Hayırlısı, dedim. Böylece konuşuyor gibi yaparak dinledim 10 dakika. Kendisini hevesle dinlememden biraz ürktü, ortada normal olmayan bir şey vardı. Konuşmayı bitirmek için iyi akşamlar dedi. Ben de, sigaran var mıydı, dedim. Güldü, iyi akşamlar dedim.
