Alkol değil araba kısıtlansın!

Başbakan, "Alkolik şoför arabaya biniyor, alkol kullanmayanla çarpışıyor, kaza yapıyor, içmeyenin günahı ne?" demiş. Ben de "Benim hiç arabam olmadı, araba bana çarpıyor, arabaya hiçbir şey olmuyor, ben yaşarsam şanslı oluyorum, benim günahım ne?" derim o zaman. Özel araba kullanımına kısıtlama getirilsin! Araba galerisi açılacak yerler için yaya geçitleri ve okullara en az 100 metre uzağında olması şartı konsun. Her araba alan bir trafik kazası mağdurunun masraflarını karşılasın. Ayın 22'sine kadar araba almak yasaklansın (maaşını bankaya koyup biriken parayı görünce gaza gelmesin kimse, ay sonu gelsin de bütçeyi görelim. Çoluğun çocuğun rızkı en güzel ay sonu değerlendirilir)

İş görüşmesinden

Yine bir iş görüşmesi, yine aynı sorgu hükmündeki cümle: Biraz kendini anlat... O sırada Kaptan Şefik Gogen'in, "Kendini iyi anlatma gülünç olursun, kendini kötü anlatma kötü olursun," tavsiyesini değerlendiriyorum kafamın içinde; Fuzuli'nin "Nem var ki laf edem özümden/ Mahveyle meni menüm gözümden," sözlerine gidiyorum oradan filan. Eskilerin "Bırak seni başkaları anlatsın" tadında öğütleri vardı diye hatırlıyorum. Ben düşünekalmışken zaman geçiyor, sadece "Ne anlatayım?" diyorum, "Siz burayı anlatırsanız, ona göre..." Neyse, karşımdaki genel müdür 10 dakika filan oranın tüm birimlerini ve sorumluluklarını anlatıyor. Böylece iş görüşmesine gidip beni çağırandan çok daha az konuşmayı beceriyorum. Eğer "gerçekten dinlemeyi bilen biri"ne ihtiyaçları yoksa, iş yattı muhtemelen... Hayırlısı...
Ama isyanım baki! Arkadaş! Altı üstü reklam metinlerinin düzeltmesini yapacağım, kendimi anlatsam ne olur, anlatmasam ne olur, Allahaşkına. Ne çok seviyormuşsunuz insan değerlendirmeyi, seçmece almayı, fırsatını bulmuşken kıçımıza pat pat vurup "olmuş muyuz" diye bakmayı